Saflar sıkı mı?

Geçtiğimiz günlerde bir cami açılışı yapıldı. Protokol, imamlar, yerel yöneticiler ve elbette her açılışın olmazsa olmazları olan çocuklar… Herkes olması gerektiği yerdeydi. Ancak açılış sırasında kurdele kesilirken farkında olmadan bir detaya takıldık: Çocukların ayaklarında çorap ve terlik vardı. Bu görüntü sosyal medyada hızla yayıldı. Kimisi, “Bu kadar önemli bir törende çocuklara düzgün kıyafet bile ayarlayamamışlar” diye eleştirdi, kimisi ise “Çocuklar zaten böyle giyiniyor, bunda ne var?” dedi. Peki, biz aslında neyi konuşmadık? Bu durum karşısında ne yapmalıydık? Ne yaptık!

Bir cami açılışı, aslında bir toplumun ortak değerlerini yansıtan manevi bir buluşma anıdır. Ancak o gün çocukların kıyafetleri, bizim toplumsal gerçeklerimiz hakkında çok şey söylüyordu. Çorap ve terlik, ekonomik durumu gözler önüne seren küçük ama çarpıcı bir olaydı. Bu çocuklar, belki de ayakkabıları olmadığı için terlik giymişti, belki de caminin iç mekanına uygun diye böyle yönlendirilmişlerdi. Sebebi ne olursa olsun, bu görüntü bize bir şeyleri düşündürmeliydi. Çocuklarımızı böyle görüntülerin nesnesi haline getiren sistem neydi?

Belki de o an, çocukların durumu iyiydi, belki de sadece sokağa çıkıp anlık cami açılışına denk geldiler, kim bilir. Ancak sorulması gereken soru şu: Hadi onlar çocuktu, öyle geldiler, peki o an orada bulunan hiç kimse, hiçbir üst akıl yok muydu? Ya da akıl edecek bir akıl var mıydı?

Resmi törenlerde, çocuklar hep bir figür olarak sahneye çıkarılır. Ellerine bayrak verilir, kurdele tutturulur, alkışlattırılırlar. Ancak, onların ne hissettiği, ne giydiği, o an ne düşündüğü çoğu zaman kimsenin umrunda olmaz. Biz onları sahnede bir aksesuar gibi görmeye alışmışız. O çocuklar orada olmak istiyor mu? Yoksa sadece “olması gerektiği için” mi oradaydılar? Belki de çocuklar için önemli olan, törenin bittiğinde eve götürecekleri küçük bir ikramdı.

ülkemizdeki ekonomik eşitsizliklerin, çocukların törensel etkinliklerde nasıl kullanıldığının ve toplumun bazen neyin önemli olduğunu kaçırdığının bir yansımasıdır. O çocuklara düzgün ayakkabı almayı düşünmeyen sistem, fotoğrafın yayılmasını eleştirenlerle aynı mantıkla işliyor. O çocuklar, sadece birer figüran değil, bu toplumun geleceğidir. Onların törensel aksesuar olmaktan çıkarılıp gerçekten önemsenmeye başlandığı gün, belki de çorap ve terlik meselesi kendiliğinden çözülecek. Çünkü sorun giydiklerin de değil, onları o şekilde sahneye çıkaran anlayıştadır.

Belki de ilk kez, açılışlarda çocukları değil, onların hikâyelerini görmeye başlamalıyız.

Nelson Mandela’nın dediği gibi, “Bir toplumun asıl ruhunu en iyi gösteren şey, o toplumda çocuklara nasıl davranıldığıdır.” Çocuklarımıza yönelik farkındalık oluşturmadan, onların toplumdaki gerçek yerlerini görmeden ne değişebilir ki?

Bize düşen görev, çocuklarımızı sadece birer aksesuar olarak değil, geleceğimizin teminatı olarak görmek, onlara daha fazla değer vermek ve onlara daha iyi bir yaşam sağlamak. Bu, sadece devletin veya yerel yönetimlerin değil, hepimizin sorumluluğudur.

Çünkü bir toplumun yarını, bugün çocuklarına gösterdiği ilgiyle şekillenir.

Bu yazıda dile getirdiğimiz sorulara verilecek cevap, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorumluluktur. Çocuklarımızın yalnızca bir figüran olmaktan çıkarılıp, gerçek insan olarak değer gördüğü bir toplumda yaşamak dileğiyle…

Yeni yazımda buluşmak dileğiyle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir