Ş/AHİT

“Vatan sağ olsun” demek, tüm rütbelerin üstündedir.

Her dil söyler de, her kalp tasdik eder mi?

Bugün 18 Mart… Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümü ve Şehitleri Anma Günü. Türk milletinin bağımsızlık uğruna nasıl büyük bir bedel ödediğini gösteren, tarih sayfalarına altın harflerle kazınmış bir destan… Dünyanın en güçlü ordularına karşı imkânsızlıklar içinde verilen bu mücadele, yalnızca bir askeri zafer değil; aynı zamanda inancın, cesaretin ve vatan sevgisinin simgesidir.

O gün, Çanakkale’de savaşanlar sadece asker değildi. Köylüsü, öğretmeni, doktoru, öğrencisi… Henüz bıyığı terlememiş çocuklar bile kalemlerini bırakıp cepheye koşmuştu. Çünkü vatan, yalnızca sınırlarla çizilmiş bir toprak parçası değil, uğruna ölünecek kadar kutsal bir değerdi. O gün, cephede omuz omuza mücadele edenlerin ortak bir inancı vardı: “Vatan olmadan, hiçbir şeyin anlamı yoktur.”

Ancak bugün, bu büyük fedakârlığın farkında mıyız? Şehitlerimizin bıraktığı emaneti yeterince sahiplenebiliyor muyuz? Onların canı pahasına savunduğu değerleri ne kadar koruyabiliyoruz?

Şehitlerimizi anmak, sadece bir gün hatırlamak değildir. Onları anlamak, verdikleri mücadeleyi idrak etmek ve bu mücadeleyi yaşatmaktır. “Vatan sağ olsun” demek yetmez; o vatanı güçlü ve bağımsız kılmak için çalışmak gerekir.

Çanakkale’de farklı şehirlerden, farklı kimliklerden gelen insanlar, aynı bayrak için savaştı. Bugün de ayrışmadan, bölünmeden, ortak değerlerimiz etrafında birleşmek zorundayız. Tarihini bilmeyen milletler, geleceğini sağlam temeller üzerine kuramaz. Çanakkale’yi, Kurtuluş Savaşı’nı ve bu ülkenin hangi bedellerle kazanıldığını unutmamalıyız.

O gün vatanı koruyan gençler, bugün bilimin, sanatın ve teknolojinin öncüsü olarak bu ülkeyi ileri taşımalı. Çanakkale ruhunu anlamanın en önemli yolu, bilinçli nesiller yetiştirmekten geçer. Eğitime, araştırmaya, üretmeye ve daha güçlü bir Türkiye inşa etmeye odaklanmalıyız. Onların uğruna can verdiği değerleri yaşatmalı, vatanın her köşesini korumalı, sadece sözle değil, eylemlerimizle de bu sorumluluğu üstlenmeliyiz.

Şehitlerimiz bizden yalnızca anılmayı değil, emanetlerine sahip çıkmamızı bekler. Çanakkale’de göğsünü siper edenler, bugünü görseydi,
“Başınız dik, vicdanınız rahat olsun!” diyebilir miydi?
Yoksa emanete sahip çıkmakta eksik kaldığımızı mı düşünürdü?

Vatan,
Atan,
Yer de yatan…
Şahit oldu!

Şimdi bize düşen görev, onların bıraktığı bu kutsal mirasa hakkıyla sahip çıkmaktır. Çünkü vatan, yalnızca uğruna ölerek değil, onu daha iyi bir hale getirerek de korunur.

Aziz şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum.Ruhları şad olsun.

Görüşmek üzere

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir