Bayram sabahlarını hatırlayanlar bilir…
O sabahlar, kırmızı rugan ayakkabıların yeni umutlar gibi parladığı, annelerin geceden özenle ütülediği pileli elbiselerin içine çocuk yüreğimizin zar zor sığdığı sabahlardı. Çocuk kalbimiz, bir gecelik uykusuzluğa bile razıydı; çünkü arefe gecesi heyecandan gözlerimize uyku girmezdi. Yorganın altına gizlenmiş fısıltılar, bayramlıkların başucunda sabaha dek bekleyen gözler ve kalbin içini gıdıklayan o tatlı sabırsızlık… Bayram sabahı, sadece yeni kıyafetlerin değil, sevinçle kabaran iç dünyamızın da giyindiği bir gündü.
Kapı kapı dolaşan, torbalarını şekerle doldurdukça çocukluğu büyüyen bizdik. Şekerin en tatlısı, mendilin en işlemelisi, gülümsemenin en içteni o günlerde saklıydı. Her el öpüşünde yalnızca bir büyüğün eline değil; geçmişe, geleneklere, sevgiyle örülmüş köklere de uzanırdık. Dede, amca, teyze… O isimler sadece birer akrabalık bağı değil, geçmişin gölgelerinde serinleyen aidiyetlerdi.
Ama bir şey oldu.
Kutular dolusu çikolata çıktı, ama çocuğun gözünden sevinç eksildi.
Bayramlar, takvimin kenarına iliştirilmiş birer resmi tatile dönüştü. Ziyaretlerin yerini görüntülü aramalar, şekerlerin yerini market poşetleri, büyüklerin elini öpmenin yerini dijital emojiler aldı.
Ve biz…
İki kuşak arasında kalan, ne tam o eskiye ne de bugüne ait olabilen çocuklar olarak, ağlamayı bile unuttuk. Duygularımızı bastırmayı görev bildik. Belki hâlâ içimizde bir şey sızlıyor ama gözümüzden dökülemiyor. Çünkü biz, vedalara alışarak büyüdük. Çünkü biz, “güçlü kalmak” denilen şeyin altında ezilmeyi öğrendik. Çünkü biz, “tatil” denince değil, “bayram” denince içi kıpırdayanlardanız.
Şimdi çocuklarımıza o eski bayramları anlatmaya çalışıyoruz.
Annemizin dikiş makinesinin sesiyle şekillenen elbiseleri, sokak sokak şeker toplayan neşeyi, Barış Manço’nun “Bugün bayram, erken kalkın çocuklar” diyen sesini, büyüklerin ellerinden yükselen bereketi anlatıyoruz. Onlar şaşkın gözlerle dinliyor, biz anlatırken içimizden bir ses fısıldıyor:
“Ne güzeldi o bayramlar…”
Şimdi bir başına geçirilen bir bayram sabahında, sessizliğin içinden yükselen o çocukluk ezgisine kulak kesiliyoruz. Hatıralar, hafızamızın içinde usulca yürürken, geçmişin sevdasına bir selam gönderiyoruz.
O sabahların ışığına, sokağa fırlayan çocuk kahkahalarına, dantelli mendillere, elini öptüğümüzde gözleri dolan büyüklere…
Herkese – kalbinde hâlâ bir çocuk saklayan herkese –
İyi Bayramlar.
Canım ablam “Kırmızı Rugan “yüreğine,kalemine sağlık.o günlere götürdün beni