1981 yılında Kırıkkale’de dünyaya gelen ve edebiyat dünyasında adını duyuran Asuman Saydam Atasoy, yazarlık yolculuğunu ve yaşamından ilham aldığı hikayeleri paylaştı.
Annelik ile yazarlık arasında kurduğu denge, edebi eserlerinde derin izler bırakıyor. Röportajımızda, yazarın günlük yaşamdan nasıl ilham aldığını, dijital çağın yazarlığı nasıl etkilediğini ve yeni projelerine dair ipuçlarını bulacaksınız
*Yazarlık ve Annelik: Hayatınızın Temel Taşları**
Asuman Saydam Atasoy, hayatında iki önemli rolü büyük bir tutkuyla yerine getiriyor: annelik ve yazarlık. “1981 Kırıkkale doğumluyum, ancak o dönemde Kırıkkale, Ankara’nın bir ilçesiydi. Bu yüzden çoğu zaman Ankaralı olduğumu söylerim. Evliyim. Bir oğlum ve bir kızım var. Annelik, her ne kadar zor bir iş olsa da, en kutsal ve anlamlı meslek olduğunu düşünüyorum. Yazarlık mesleğimin de tıpkı annelik gibi benimle ömür boyu sürmesini diliyorum,” diyor Atasoy. Annelik deneyimi, onun edebi eserlerine de yansıyor ve yazılarında derin bir duygusal altyapı oluşturuyor.
**Günlük Hayattan İlham Almak: Her An Bir Hikaye**
Yazar, sıradan görünen anların nasıl büyük birer ilham kaynağı olabileceğini anlatıyor. “Her günümü bir romanın baş karakteri gibi yaşamayı seviyorum. Günlük hayatın en sıradan anları bile bir yazıya dönüşebilir. Bu bazen bir sohbet, bazen bir hayat hikayesi olur. Günlük yaşamın bu akışı beni yazmaya yönlendiriyor ve yazılarımı zenginleştiriyor.” Atasoy, yaşamın akışını dikkatle izleyerek, her anı edebi bir esere dönüştürebilecek bir perspektifle yaşıyor. Bu bakış açısı, onu sıradan bir gözlemciden çok, hayatın detaylarını yakalayan bir sanatçıya dönüştürüyor.
**Dijital Çağın Yazarlığa Etkisi: İki Uçlu Bir Dünya**
Dijital çağın bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Atasoy, bu sürecin yazarlık üzerindeki etkilerini de değerlendiriyor. “Bizler dijital çağın bireyleriyiz ve bu çağın gerekliliklerine uyum sağlamak bir tercih değil, bir zorunluluk. Haberleri takip etmeyi seviyorum, bu da yazarken beni motive ediyor. Ancak, cinayetler, gasplar ve hayvan katliamları gibi olumsuz haberler yazma isteğimi kırabiliyor.” Yazar, dijital dünyanın sunduğu imkanlar kadar, bu dünyada karşılaştığı zorlukları da dile getiriyor. Olumsuz haberlerin yaratabileceği moral bozukluğunu enstrümantal müziklerle giderdiğini belirtiyor ve ekliyor: “Yazı yazarken enstrümantal müzikler dinlemek, ruhuma epey iyi geliyor ve motivasyonumu artırıyor.”
**Deneme ve Roman Yazarlığı: Farklı Dinamikler**
Yazarlık sürecinde deneme ve roman yazmanın birbirinden nasıl ayrıldığını da açıklayan Atasoy, bu iki türün dinamiklerini şöyle anlatıyor: “Deneme yazarken kendi düşüncelerimi özgürce paylaşabiliyorum. Ancak roman yazarken belirli bir çerçeveye sadık kalmak gerekiyor. Romanın sınırlarını belirleyen bu çerçeve, yazarın bile dışına çıkmasına izin vermiyor.” Atasoy, denemelerde özgür bir anlatım dili kullanırken, roman yazımında daha yapılandırılmış ve belirgin bir çerçeveye sadık kalmanın gerekliliğini vurguluyor.
**Okurlarından Gelen Geri Dönüşler: İlham Verici Anılar**
Yazarlık sürecinde aldığı geri dönüşlerin, ona nasıl ilham verdiğini paylaşan Atasoy, özellikle iki anıyı öne çıkarıyor. “Hiç tanımadığım bir okurum, kitabımdan bir bölümün etkisiyle yazıda bahsedilen yeri ziyaret ettiğini ve dualar ettiğini söylemişti. Bu geri dönüş beni derinden etkiledi. Bir başka okurum ise ‘Baba’ başlıklı yazımdan etkilenerek ertesi gün babasının yanına gittiğini belirtti. Okurlarımın bu tür geri bildirimleri, yazma isteğimi artırıyor.” Bu tür kişisel ve dokunaklı geri bildirimler, Atasoy’un kalemini daha güçlü kılıyor ve onu yeni eserler üretmeye teşvik ediyor.
**Kitabın İsmi ve Kapağı: İlham Veren Anılar**
Yazar, kitabının ismi ve kapağıyla ilgili süreçleri de paylaşıyor. “Kitabımın kapağı, editörün önerisiyle seçildi. Ancak ismi, yıllar önce katıldığımız bir yemek davetinde Mustafa Albay’ın yazdığı 75 kıtalık bir şiirden ilham alıyor. ‘Tahta Kanatlardan Çelik Pervanelere’ başlığı, o gün benim aklıma kazındı ve kitabımın adı oldu.” Atasoy, bu başlığın hafızasına nasıl kazındığını ve sonunda kitabının adı olduğunu anlatarak, edebi eserlerinin ardındaki derin anlamları okuyucularıyla buluşturuyor.
**Kadınlar ve Gençler: Eserlerinde Öne Çıkan Temalar**
Eserlerinde işlediği temalar arasında kadınlar ve gençlerin özel bir yeri olduğunu vurgulayan Atasoy, bu konulara olan duyarlılığını şu sözlerle ifade ediyor: “Kitabımda kadınlar ve gençler üzerine yoğunlaştım. Neşet Ertaş’ın dediği gibi, ‘Kadın insandır, gerisi insanoğlu.’ Kadınlar, toplumun temel taşlarıdır ve kitabımda bu temayı işledim. Gençler ise bizim geleceğimiz. Toplumsal içerikleri ele alarak, okurlarıma bu konular üzerinde düşünme fırsatı sunuyorum.” Atasoy, kadınların toplumdaki yerini ve gençlerin gelecekteki önemini vurgulayan yazılarla okurlarını bilinçlendirmeyi amaçlıyor.
**Yeni Projeler: Sürprizlerle Dolu **
Yazarın hayranları, yeni projelerini heyecanla bekliyor. Atasoy, yeni eseri hakkında ipuçları vererek beklentileri daha da artırıyor. “Yeni projelerim üzerinde çalışmaya başladım, fakat zamana yayarak ve içselleştirerek güzel bir eser ortaya çıkartmak istiyorum. Bu yeni eserimin sürprizlerle dolu olacağını söyleyebilirim.” Yazar, edebi kariyerinde yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor ve okurlarına daha önce görmedikleri bir deneyim sunmayı hedefliyor.
“Hayatta Her Şey Zamanında Yaşanmalı”
Atasoy, röportajın sonunda hayata dair önemli bir mesaj veriyor: “Hayatta hiçbir şey için geç değil. Yarın olduğu sürece, her şey zamanında ve hakkıyla yaşanmalıdır.” Bu bilinçle hareket eden yazar, hem kendi hayatını hem de edebi kariyerini bu felsefeyle şekillendiriyor. Ayrıca, kitabının çıkmasında emeği geçen Tunç Yayınevi’ne ve röportajı gerçekleştiren Türkiye haber kanalına şükranlarını sunuyor.