Annemin Ellerinden Kalbime
Bir Kek Kadar Sade, Bir Sanat Kadar Derin
“Nen var?” diyorlar… Gözlerimde nem var. Annemden geriye kalan.
Yarın annemin ölüm yıldönümü. Zaman geçiyor ama bazı kokular yerinde kalıyor. Mesela onun yaptığı üzümlü kekin kokusu… Ne zaman burnuma o koku gelse, zaman bir yerlerde duruyor. Annemin elleri, mutfakta dolaşan telaşı, fırının önünde sabırsızca bekleyen çocukluğum… Hepsi bir anda beliriveriyor.
Annem, sevgisini sarılarak göstermezdi pek. Ama kek yapardı. Tarçınla vanilya arasında gidip gelen bir sevgi dili vardı onun. Her karıştırdığı hamurda, her dizdiği üzüm tanesinde, her sabırla bekleyişte biraz daha severdi beni. Ben bilirdim. Bilmek yetiyordu.
Ölüm tuhaf bir şey… Bir yandan yokluk gibi, ama bir yandan da varlığın başka bir hâli. Sevdiklerimiz gidince fiziken yoklar, evet… Ama bir bakıyorsun; bir kokuda, bir şarkıda, bir tarifte yaşıyorlar. Annem öldüğünde sadece birini değil, onunla gelen bir sıcaklığı da kaybetmiş gibi hissettim. Ancak yıllar içinde anladım ki, onun sevgisi kek tarifinde saklı kalmış. Belki bir kabartma tozunda, belki kek kalıbının kenarına yapışan o ilk ısırıkta…
Anne sevgisi, adına cümleler yetmeyen bir sığınak gibi. Ne kadar büyürsen büyü, içinde çocuk kalmaya izin veren tek yer. Annemin sevgisi beni hiç boğmadı, ama hep sardı. Sarılmadan da sarılmanın mümkün olduğunu ondan öğrendim. Beni olduğum gibi kabul eden, ne çok konuşup ne de susturarak seven bir kadındı.
Saygı… Belki de en çok bu kelimeyle ilişkilendirdiğim şey annem. Ona duyduğum saygı sadece anne olduğu için değildi. Kendi varlığına gösterdiği özen, duruşu, söze başlamadan önce düşünmesi… Bazen bir kek tarifinde bile saygı olurmuş meğer. Malzemelere, zamana, emeğe saygı… Hayata olduğu gibi.
Annemin sevgisi sadece kalbimi değil, ellerimi de şekillendirdi. Onun mutfakta gösterdiği özen, sabır ve sevgi; yıllar sonra benim fırça darbelerime, çini desenlerime, renkleri seçiş biçimime yansıdı. O üzümlü kekteki denge gibi, sanatımda da her şeyin bir ölçüsü, bir duygusu, bir anlamı olmalıydı.
Belki de ben her desenimde biraz annemin izini sürüyorum. Onun bana gösterdiği sevgiyi, tanımadığım gözlere de ulaştırmaya çalışıyorum. Çünkü içten gelen, gerçekten sevgiyle yoğrulmuş hiçbir şey kaybolmuyor. Bir kek olur, bir desen olur, bir yazı olur… Ama mutlaka bir yerlere varır.
Bugün onun yokluğunda yine fırını ısıtacağım. Üzümlü keki yapacağım. Ve biliyorum, o kekin kokusuyla birlikte annem yine burada olacak. Tıpkı sanatımda, tıpkı kalbimde olduğu gibi…
Saygıyla selamlıyorum görüşmek üzere…
Harika bir yazı olmuş duygulardan kaleme ve oradan kalplere ulaşan bir yazı teşekkürler değerli hocam.