Kaç Yaşında Değilim Ben
20 Mayıs sabahına, bir yaş daha almış hâlimle uyandım.
Takvimdeki bu gün bana ait görünse de aslında hepimizin yaşlarla kurduğu ilişki üzerine uzun süredir düşündüklerim vardı.
Bugün, kendi doğum günüm vesilesiyle sadece yaş almayı değil, yaşanmışlıkları da yazmak istedim.
Yaş dediğimiz şey nedir gerçekten?
Bir sayı mı sadece?
Doğumdan itibaren yılları dizdiğimiz bir cetvel mi?
Yoksa insanın içindeki sessiz yolculuğun, dışarıdan ölçülemeyen bir birimi mi?
Resmî formlarda sorulur: “Kaç yaşındasınız?”
Sayı söylenir. Net, yuvarlak, tartışmasız.
Ama yaş bazen bir sayıdan ibaret değildir.
Bir bakışta anlaşılmaz.
Bazen bir cümlede saklıdır, bazen bir suskunlukta.
Bazen alnınızdaki çizgide değil de içinizde kalan bir çocuklukta gizlidir.
Bazı yaşlar vardır, gelip geçer. Hiç iz bırakmaz.
Bazılarıysa gelir, kalır. Hayatınızı ikiye böler:
“O yaştan önce” ve “O yaştan sonra.”
Yaş, takvimde ilerler ama biz her zaman aynı hızla ilerlemeyiz.
Kimi zaman zamanın önünde koşarız, kimi zaman arkasında sürükleniriz.
20 yaşında bir insan, omzunda 40 yaşın yükünü taşıyabilir.
60 yaşında biri, hâlâ içinde 17 yaşın inadıyla konuşabilir.
Çünkü yaş her zaman dıştan görünmez.
Bazen sustuklarımızda yaşlanırız,
Bazen kurduğumuz bir cümlede gençleşiriz.
Bazen bir fotoğrafa bakarken gözlerimizde yıllar gezinir.
Doğum günleri bu yüzden tuhaftır.
Kutlamaktan çok düşünmeye zorlar insanı:
“Bir yıl daha geçti. Peki, ben değiştim mi?”
“Ben hâlâ aynı mıyım?”
“Kaç yaşındayım ve kaç yaşında hissediyorum kendimi?”
Yaş almak sadece yılların geçmesi değildir.
Kendimize daha çok yaklaşmak,
Kendimizi daha derin tanımak,
Bazı şeyleri ardımızda bırakabilmek,
Bazı duygularla artık kavga etmemeyi öğrenmektir.
Ve belki de en önemlisi şudur:
Kaç yaşında değilim ben?
Çünkü insan bazen hiçbir yaşa sığmaz.
Ve en güzel yaşlar, nüfus cüzdanında değil;
Anılarda, duygularda, içimizde yazılıdır.
Doğum günleri gelip geçer.
Pasta kesilir, mumlar üflenir, belki birkaç kutlama mesajı okunur.
Ama içimizde asıl sorular kalır:
Ben kiminle yaş aldım?
Kiminle büyüdüm, kiminle eksildim?
Ve bu yıl, içimde ne değişti?
Yaş dediğin nedir ki aslında?
Bir gövdeye eklenen zaman değil sadece.
Ruhun sessizce tuttuğu bir günlük.
İçimizde yazılı, kimsenin tam okuyamayacağı bir hikâye.
Ben bugün bir yaş daha aldım.
Ama içimden geçen asıl cümle şu:
“Kaç yaşında değilim ben?”
Bu sorunun cevabı her yıl biraz daha değişiyor.
Ve belki de en güzel doğum günü hediyesi, insanın bu soruya her geçen yıl biraz daha içten cevap verebilmesidir.
Doğum günümü kutlayan herkese ve hâlâ içindeki yaşları merak edenlere sevgimle…
Her birinizi mavinin her tonuyla selamlıyorum görüşmek dileğiyle…