Beş parmağı sağlam olan herkes dur, sus, kurt ya da zafer işaretini yapabilir. Ancak, her parmağın arkasında farklı bir niyet yatabilir. Kimlerin neye hizmet ettiğini her zaman bilemeyiz. Tıpkı, öğrenciler arasında pusuya yatmış bir hainin polise saldırması gibi… Her şeyin görünmeyen bir yüzü vardır. Her zaman araştırmalı, karıştırmamalı, bildiklerinizi seslendirmeli ya da susmalısınız. Susmak da bazen bir tercihtir, ama unutmamalıyız ki, susmak en büyük suçlardan biri olabilir. Çünkü bildiğiniz halde sustuğunuzda, sorumluluk taşımaya başlarsınız.
Bugün, hakkı savunanlara dua etmeliyiz. Yarın, sesinizi duyurabilecek kimse kalmadığında, belki de birilerinin sizin sesiniz olmasını isteyeceksiniz. Ancak unutmayın, vicdanlar sustuğu sürece haklı olsanız da sesinizi duyurmanızın bir anlamı olmayacak. Çünkü toplumun vicdanı sustuğunda, adaletin sesi de giderek kısılacaktır.
Toplum olarak şu gerçeği unutmamalıyız: Adalet, yalnızca belirli bir grup ya da kesim için değil, tüm insanlar içindir. Her birey, bir gün adalete ihtiyaç duyacaktır. O zaman fark edeceğiz ki, sadece başkalarının hakları değil, kendi haklarımız da savunulmaya muhtaçtır.
“Ruhumuza işlenen derin izler var…” Bu topraklarda büyüyen her bireyin taşıdığı travmalara dikkat çekiyorum. Devlet büyüklerinden akademisyenlere, sanatçılardan toplumda etkili olan her bireye kadar herkes, bu süreçte mesuliyet taşır. Kendi içimizdeki sen-ben kavgası, bir halkın geleceğini şekillendiren temel bir unsurdur. Bu kavga, hepimizi içeriden çürütür. Göz göze bakarken, birbirimize düşman olurken, bir gün hep birlikte kaybolabiliriz.
Dilde memleket, yürekte hezimet… Bir taraftan “ebed müddet” derken, diğer taraftan “bu ülkenin geleceği”ne ne yapıyoruz? Gençlik, ebed müddet olunacak tek kaynaktır. Gençlerimiz, bu ülkenin pırlantasıdır. Ancak, bir anne ve vatandaş olarak, onların bu kargaşalar içinde savrulmasını izlerken içim yanıyor. Geleceğimizi şekillendirecek bu gençleri yalnız bırakmamalıyız.
Bugün, hep birlikte adaletin sesini duyurmazsak, yarının vicdanı susmuş olacaktır. Bugün hakkı savunanlara dua edelim ki, başka bir zulümde bizim de sesimizi çıkaracak birileri kalsın. Çünkü yalnızca adaletin sağlanması yetmez, vicdanlarımızın sağlıklı işlemesi de gerekmektedir. Geleceğin toplumlarını inşa etmek, sadece yasal çerçevelerle değil, ruhsal değerlerle de mümkündür. Eğer bu değerleri bugün yaşatmazsak, yarının dünyasında insanlık yalnızca bir kelimeden ibaret olur.
Sonuç olarak, adaletin ve vicdanın sesi hiçbir zaman susmamalıdır. Bir ülkenin gelişmesi, halkının birbirine olan güvenine ve desteğine bağlıdır. Bir gün hepimiz, bu sessizliğin bedelini ödemek zorunda kalabiliriz. O yüzden, bugün sustukça, yarın adaletin sesi daha da kısılacaktır. Her birimiz sustukça, bir başka haklının haykırışını engellemiş oluruz.
Son sözlerim isabet eden herkese;
Sen kimsin, neye inanırsın? Zaman akar, izler silinir. Mutluluk sonsuz değil, hüzün de öyle. Hayat, çözümsüz bir düğüm gibi görünse de, soru sende, cevap sende!
Görüşmek üzere..