Sevgili dostlar, yeniden bir kahve içimlik sohbette buluşmanın heyecanı içerisindeyim. Hayatın karmaşasında bir araya gelerek, düşüncelerimizi paylaşmak ve ruhumuzu dinlendirmek ne kadar da güzel!
Son yıllarda herkesin zihnini kurcalayan bir soru var: Dünya nereye evriliyor? Sokakta, medyada, sohbetlerde sıkça duyduğumuz bu soru, aslında insanın kendisine yönelttiği bir sorgulama. Çünkü dünya, yaratıldığından beri sürekli değişim içinde. Bilimsel açıdan bakarsak bu değişimin doğal ve kaçınılmaz olduğunu görürüz. Yüce Allah, evreni belli bir düzen ve denge içinde yaratırken, değişimi de bu sistemin bir parçası kılmıştır. Gökyüzündeki gezegenlerin hareketlerinden, yeryüzündeki doğa olaylarına kadar her şey, ilahi bir nizam içinde kendi görevini yerine getiriyor.
Peki, insan neden bu değişimi korkutucu buluyor? Çünkü aslında ürkütücü olan dünyanın dönüşümü değil, insanın kendi yaptıklarıdır. Gerçek şu ki, dünya kötüye gitmiyor, kötüye giden insanoğlunun kendisidir. O yüzden “Dünya nereye evriliyor?” sorusunu sorarken, asıl odaklanmamız gereken şey insanın nereye evrildiğidir.
Değişim, eğer gelişim yönünde olursa insanlığa fayda sağlar. Ancak gelişim, sadece teknolojiyle, ekonomiyle ya da bilimle sınırlı değildir. Asıl gelişim, insanın özünü bulması, yaratılış amacını hatırlaması ve fıtratına uygun yaşamasıyla mümkündür. İşte o zaman:
Vicdanı hatırlarız: Kimseyi incitmemeye, adil olmaya özen gösteririz.
Ahlakı hatırlarız: Hak yemekten, küfürlü konuşmaktan, yozlaşmış bir yaşam tarzından uzak dururuz.
Aklı hatırlarız: Düşünmeye, sorgulamaya, öğrenmeye ve bilginin peşinden koşmaya önem veririz.
Tevazuyu hatırlarız: Böbürlenmek yerine alçakgönüllülüğü benimseriz.
Özümüze döndüğümüzde fark ederiz ki, kaybolan aslında dünya değil, bizim insanlığımızdır. Ve dünya kötüye gitmiyor, kötüye giden bizleriz.
Her birimizin, ülkemiz ve dünyamız için bir sorumluluğu var. Bize bahşedilen akıl, yetenek ve imkanları en iyi şekilde kullanarak, hem bireysel hem de toplumsal görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Sadece olduğumuz kişiyle yetinmek yerine, olmamız gereken insan olma yolunda çaba göstermeliyiz. İşte o zaman dünya kaostan kurtulur, refah seviyesi artar ve insanlık gerçek anlamda ilerleme kaydeder.
Unutmayalım ki, tarlada izi olmayanın, sofrada yüzü olmaz! Şimdi harekete geçme zamanı! Dost kaleminden bir dörtlükle yazıma son verirken her okuru saygıyla selamlıyorum.
“İnsan bozulursa dünya da çöker,
Vicdan susarsa zulüm büyür gider.
Özüne dön, unutma ey insan,
Alem nizam üzerine kurulu”…(A.S.A)
En emine en güzele emanet olun .Görüşmek üzere