ZEMHERİ

Asuman, yorgun bir ağıt. Şubat zemherisi bedenimi değil, ruhumu titretir. Şubat ayını sevmiyorum; Yüreğim,zihnim, iki fidanın yangınında kaldı. Onlar birer simge, bedenleri aramızda değil ruhları aramızda.Ya! Bedenleri aramızda ruhları göçmüş olan gençleri nereye koyalım dostlar!

Şubat, yalnızca takvimde bir ay ismi değil, her yıl içimizi derinden saran bir dramdır. Zemheri, mevsimsel bir durum gibi görünse de, aslında toplumsal bir yaradır; Bir kaybın, bir eksikliğin acısıyla titreriz. Her Şubat, fiziksel soğuklardan çok, içimizdeki boşlukları, yitip giden genç hayatların acısını hatırlatır. Bu ay, bedeni değil ruhu sarar; Her soğuk rüzgar, kaybettiklerimizin hatırasını fısıldar.

Şubat, benim için bir dönüm noktasıdır. Bu ay, yalnızca doğanın dondurucu soğuklarıyla değil, toplumsal vicdanımızdaki derin yaraları hatırlarım. Yitirilen gençler, kaybolan hayatlar… İsimleri, bizlere sadece bir kaybın acısını değil, adaletin yokluğunu, şiddet ve eşitsizliğin her geçen gün büyüyen etkilerini hatırlatır. Özgecan Aslan ve Fırat Yılmaz… İki genç hayat, birer umut fidanı… Şubat’ta, bu kayıpların yankıları hala içimde çınlar.

Özgecan Aslan, yalnızca bir isim mi? Bir toplumun vicdanının çığlığıydı. 20 yaşında, hayata tutunan bir gencin umutları, karanlık bir cinayetle kesildi. Onun kaybı, toplumsal şiddetin, kadına yönelik zulmün en açık yansımasıydı. Özgecan, sadece kendi hayatını değil, toplumun geleceğini de kaybetti. Her Şubat, onun kaybı anıldığında, toplum olarak kendimizi sorgulamaya zorlanıyoruz. Her şubat,şiddetin, haksızlığın ve adaletsizliğin ne kadar köklü olduğunun bir hatırlatıcısıdır.

Fırat Yılmaz’ın gidişi, toplumsal çöküşün bir başka yüzüdür. Bir gencin ölümünü sadece bir kayıp olarak görmek, yanlış olur. Fırat’ın ölümü, bir sistemin ne kadar eksik olduğunu, toplumun bireyine olan sorumluluğunu ne kadar ihmal ettiğini gözler önüne serer. O, yalnızca bir fidan değildi; o,inanmışlığın,adanmışlığın, sevdanın, umudun, hayallerin kaybolan simgesiydi. Her Şubat, Fırat’ın kaybıyla birlikte, bana toplumun nasıl bir boşluğa düştüğünü hatırlatır.

Zemheri, soğuktan çok daha fazlasıdır.Kalabalıklara baktığımda anne yüreğimle kaybolmuş genç yaşlıları izledikçe içimi çözülmesi imkansız bir donma hissi kaplar.Şubat, sadece takvimde bir yer kaplamaz, o bir aynadır. O aynada, kaybolan gençlerin, kaybolan umutların, kaybolan vicdanların görüntüsünü görürüz. Bu kayıplar, yalnızca birer acı değil; bize, toplumsal eşitsizliklerin, adaletsizliklerin ve şiddetin ne kadar içselleştiğinin uyarısıdır.

Şubat, geçmişin karanlık izlerini hatırlatırken, geleceğe dair umutlarımızı da sorgular. Bir gencin ölümü, bir toplumun vicdanını öldürür. Eğer o gencin hakkı verilmezse, o toplumun geleceği de karanlık olur. Özgecan ve Fırat’ın kayıpları, bizlere birer uyarı niteliği taşır. Her birimiz, onların yitip gidişinden ders almalı, sorumluluklarımızı yerine getirmeli ve adaletin herkes için sağlanması için mücadele etmeliyiz.Çünkü adalet bir gün herkese lazım.